Wednesday

Cemaat Amerika’da ulusal düzeyde harekete geçti: ATAF

Amerika’daki Nur cemaati bağlantılı sivil toplum örgütleri, ulusal düzeyde Assembly of Turkic American Federations (ATAF – Türki Amerikan Federasyonları Asamblesi) kurularak tek çatı altında toplantı. ATAF, dün gece Washington’da Amerikan Kongresi’nden 7 senatör ve 53 milletvekili gibi dikkat çekici bir katılımla gerçekleşen resepsiyon ile resmen faaliyetlerine başladı. ATAF’ın “asamble” adıyla kurulması ise, yıllardır ABD’de ulusal düzeyde Türk örgütlerini çatısı altında toplama gayretinde olan Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi (ATAA – Assembly of Turkish American Associations) kuruluşuna karşı “alternatif” oluşturma girişimi olarak değerlendirildi. ATAF Mütevelli Heyeti Başkanı Faruk Taban, Fethullah Gülen ile şahsi olarak farklı bağlantıları olabileceğini ancak örgütsel olarak organik bağları bulunmadığını savundu.

ATAF, New York başta olmak üzere kuzey eyaletlerindeki 40 derneği bünyesinde bulunduran Council of Turkic Amerikan Associations, Washington DC metropolitan bölgesini kapsayan Mid-Atlantic Federation of Turkic American Association’ın (MAFTAA), güneybatıdaki eyaletleri kapsayan Turkic Amerikan Federation of Southeast, ortadoğudaki eyaletleri kapsayan Turkic Amerikan Federation of Midwest ile Texas başta olmak üzere işadamları potansiyeli ve aktifliğiyle dikkat çeken Turquoise Council Americans and Eurosians ile California’yı da kapsayan West America Turkic Concil adlı örgütleri çatısı altına aldı.

ATAF’ın Mütevelli Heyeti Başkanlığı’nı, MAFTAA başkanlığını yürüten Faruk Taban üstlendi. Mekanik mühendislik alanında Nevada Üniversitesi’nden doktora derecesine sahip Taban, Fethullah Gülen’in manevi önderliğinde hareket ettikleri bilinmekte olan cemaat bağlantılı sivil toplum örgütlerinde uzun yıllardır çalışan bir isim. Taban, Amerika’daki farklı eyaletlerde Türkçe Olimpiyatları etkinliğinin gerçekleşmesinde de aktif rol alırken; MAFTAA örgütü kapsamında Türki cumhuriyetler kökenli ve Amerika’ya eğitim amaçlı gelmiş öğrencilerle ilişkiler kuruyor. Taban, son birkaç aydır Washington DC’deki yine cemaat bağlantılı düşünce kuruluşu Rumi Forum ile aynı mekandaki MAFTAA ofisinde ATAF’ın kurulması yönünde girişimlerde bulunuyordu.

ATAA’ya "alternatif" mi?

ATAF’ın varlığını ilan etmesiyle birlikte ATAF yönetimi ve kurucuları, ısrarla rekabet olmadığını ileri sürmelerine karşın Washington’da ortaya Türkler tarafından kurulmuş ATAA ve ATAF olarak iki ayrı asamble örgütlenmesi ortaya çıkmış oldu. Washington kulislerinde, “Cemaat ATAA’ya alternatif oluşturdu” değerlendirilmesi yapılırken; laik kesim ile cemaat arasındaki cepheleşmenin Amerika’daki Türkler arasında da açıkça ortaya koyulduğu yorumlandı. Bunun yanı sıra Washington’da Amerikan Kongresi üzerinde siyasi faaliyetlerde bulunmayı amaçlayan ve “asamble” sıfatını kullanan ikinci bir Türk örgütlenmesiyle Amerikalılar açısından zihin karışıklığı yaratacağı da değerlendirildi.

Gülen ile bağlantı

Bu yorumlar çerçevesinde sorularımızı yanıtlayan ATAF Mütevelli Heyeti Başkanlığı’nı üstlenen Faruk Taban ise, ATAF olarak sadece Türk örgütlenmelerini değil Türki cumhuriyetleri de kapsadıklarını ısrarla vurguladı. Taban, Fethullah Gülen ile ATAF örgütlenmesi olarak organik bağları olmadığını ancak şahsi bağın ayrı bir konu olduğunu söyledi. Taban, doğrudan Kongre’de etkili olmak için çaba harcayacaklarını da sözlerine ekledi.

AKP milletvekilleri özel davetli

Willard Hotel’de gerçekleşen ATAF resepsiyonunda, Türkiye’den ATAF organizasyonu dolayısıyla davetli getirilen AKP milletvekilleri Vahit Kirişçi, Mustafa Ataş, Mehmet Şahin, Hacı Hasan Sönmez, İbrahim Hasgür, Mehmet Çerci, Mehmet Ceylan ile Alev Dedegil göze çarptı. Amerikan Kongresi’nden de katılım dikkat çekici düzeye ulaştı. Resepsiyona 7 senatör ile 53 Temsilciler Meclisi üyesi katıldı.

Tuesday

Gurbet Mektubu: Leblebi Şekeri

“Gurbet”… Bu kelime benim için yıllardır ‘Almanya’ anlamına geliyordu. Doğduğum ülke… Hayallerle Bursalı annem ile babamı 4 gün içinde evlilik öyküsüne sürükleyen ülke… Annem tekrarlıyor sanki hep kulaklarımda “Elimde bir valiz ile…” Benim gurbet günlerim ne zaman başladı acaba? Doğduğumda mı, yoksa 1 Ocak 2009 sabahına Amerika’da uyandığımda mı, yoksa “özlüyor muydum, hiç bilemedim” babam hep Almanya’da iken mi yoksa “kokunu özlüyorum” sevgilim Amerika’da iken mi… Bu satırları hesaplama hatası ihtimalini göz ardı ettiğimde 16’ncı yaşama mekanımda yazıyorum. Gurbetteyim. Göçebeliğim sanki doğuştan ama “Leblebi Şekeri” her şeyi ruhuma nakşetti önceki gün ve idrak ettim yalın gerçeği, ben gurbetçiyim. Her şey geçtiğimiz hafta sonu “Can Eriği” ile başladı, aslında. Kütür kütür, diş geçirilesi, surat ekşitesi, tuzu eksik olmayası can erikleriyle başladı düşünce yolculuğum.

Erikti, leblebi idi hepsi irili ufaklı anılardı… Bir varmış, bir yokmuş… Gurbet diyarlardan birisinde Yıldız adında, “erkekten olma kadından doğma” yoo böylesi pek ataerkil olur benim mektubumda, insan evladı birisi varmış diyelim kestirmeden, doğrusundan… Anacağı yolunu gözlüye dursun üç odalı ocağında, Yıldız kendi yolu derdinde imiş. Yol nereye gider, dönüp dolaşır mıymış anadili memleketine… Acep yol dediği bıkıp usandığı ama adımını atmışken geri dönülesi değil de ilerisine gidilesi, yıllardır ucundan kıyısından adımını kaçırdığı ama aslında yürüye durduğu, tarifi pek mümkün ama yazar kabiliyetine bağlı ne asfalt kaplama son sürat geçilen ne toprak tozun içinde görünmez kılan olsa olsa “Arnavut Kaldırımı” atılmayan her sağlam adımda düşüren… Yol… Hayat… Bir varmış, bir yokmuş… Uzunca bir yol varmış… Ne de olsa 30 yıl devrilip gitmiş bir yol varmış…

Aylar sonra ilk kez leblebi şekeri gördüm, annem severdi önce sonra ben de sevdim. Unutmuşum. Hatırladım. Can eriği hiç yemedim geçen baharda, ne tuhaf. Sanki hiç eriksiz baharım olmamış, anladım o yüzden geçen yıl benim için bahar neden hiç bahar gibi değildi. Erik yememiştim, unutmuştum.

Bahardayım, erik yiyorum şimdi. Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne göz atıyorum erikli kasem elimin altında; “Gurbet: Doğup, yaşanılmış yerden uzak yer” yazıyor. Kemalettin Kamu’nun “Ben gurbette değilim, gurbet benim içimde” dizesi ise TDK Sözlük ile Ekşi Sözlük’ün ortak noktası. Ekşi Sözlük’te tanım çokluğu: Zor zanaat, Zeki Müren şarkısı… “Gurbetçi” kelimesine tıkladım, psika-analiz tadında çokça tanım yapılmış. Kimisi kızgın suçluyor, kimisi savunuyor, kimisi ‘azınlık’ diyor. Ama ilk satırdaki tanım hepsinden tanıdık: “Alamancı”.



Gurbet elden gelirdi mektup. Almanya’dan nadiren gelirdi mesela. En son Amerika’dan geldi. Zaman fiber kablolarla donatılmış dünya çağına erişti ya öyle postacıyla da gelmiyor artık. Postacı şarkısı başka çağdan çocuklara ait ilkokul anısı. Ben o çağın çocuğu, “tık” ile posta gönderen çağın yetişkini. Bisikletli Lego adamı postacıma bakıyorum çalışma masamdaki. Postacıya emanet etmek istesem dahi mektubumu, zarfın üzerine yazacağım isim ve adres hanem boş. Gurbet mektubum sahipsiz ya da tek sahibi ben. Alıcısı yok. Yazıcısı var.

Yazılası olduğu için yazdım.

Sunday

Lutes ile sihirbazlar dünyasında...



Jason Lutes imzası taşıyan çizgi romanları okuma seferberliğimde "Jar of Fools" adlı, Houdini'yi anlattığı eserini çizmeden önce yazıp çizdiği kitabını okudum. Sihirbazlar dünyasında bir kavanoz dolusu budalılık mı yoksa izleyicilerde 'Ben budala mıyım?' etkisi yaratan kandırmacalar mı aramalıyız emin değilim. Ama Lutes'in öyküsünde, insanları eğlendiren sanatlardan birisi olan sihirbazlığa ilişkin yoksulluk ekseninde insani temaları neredeyse dokunabileceğiniz duygusu veren insan yüzlerinden okuyorsunuz.

Lutes, bence bu kitabında Houdini hakkında bildikleri olduğunu öykümüzdeki kahramana Ernie Weiss adlandırmasıyla gösteriyor (Houdini'nin gerçek adı, Enrich Weiss). Kitapta, unutulmayan aşk temasından 'neden hayattan çekip gitmek isteriz' sorusuna bize dair ipuçları var. Kitapta en beğendiğim ve gerçekçi gördüğüm çizimlerden birisini, 'bir kadın sevgilisi ile birlikte iken boynunu nasıl da vücudu gerginleştiğinde geriye atar' başlığıyla anımsayacağım.

Kimin sözü idi çıkaramıyorum ancak hani 'Eğer aşıksanız herşey size aşkınızı hatırlatır' kilişesiyle tanımlanan hallederimde isem, aşık halimden usanmışssam dahi kapıyı çalan beklenmedik misafir gibi şarkı sözlerindeki gibi detaylar 'sevgili'yi anımsatır. Kahramanımız Ernie'nin elinde ses kayıt cihazını gördüğümde ise özlediğim ses için elimde cihazımı tutuşumu öylesine anımsadım.

Anımsamalardan kitaba döndüğümde, bana yine çizgilerle harika, tat verici bir öykü okuttuğu için Lutes'e teşekkür ettim.