Wednesday

Kar, ekonomi, Washington…

Kar altında günlerimiz geride kaldığı için rutine geri dönmüş bulunuyoruz. Anılarında Uludağ’a ilişkin “şömine”, “kayak”, “sahlep” ve “sıcak şarap” gibi anahtar kelimeleriyle anlatılabilecek sahnelere sahip olanlar, Washington DC’de son haftalarda kar altındaki yaşama gülümseyebildi. İçinizi ısıtacak formülü yakalamanız için portakal, elma, tarçın, karanfil gibi şifalı bitkilerle kırmızı şarabı nasıl buluşturmanız gerektiğini biliyorsanız, Amerika’nın Kuzey Doğu’sunu etkileyen kar fırtınası ile Washington’un ölçülmüş meteorolojik tarihinde rekor kırılması olayını kutlamış olabilirsiniz.

Ayın 10’unda Washington, 1884 yılından beri ölçülmekte olan hava koşulları kayıtlarına göre en yoğun kar yağışına maruz kaldı. Bu durum, özellikle de evde mahzur kaldığınız, kentteki açık mekan sayısı bir elin parmaklarını geçmediği düşünülürse kutlamayı hak ediyordu.

Kar kenti beyaz örtü altında bırakacağına ilişkin ilk işaretini ayın 6’sı cumartesi öğlenine değin sürecek yağışıyla göstermişti. Cumartesi sabahına gözlerini bembeyaz bir kente açan Amerikalılar, günler öncesinde ulusal hava tahmin raporları hakkında yayın yapan haber kanallarını, Türkiye’deki sayısız Ergenekon tutuklama dalgasından sıkıldığı için uzaktan kumandası aracılığıyla “zap”lamayı tercih eden Türklerden farklı olarak ciddiyetle dikkate aldığı için evlerinde yiyecek stoklarıyla hazırlıklıydı. Pek çok restoran ve kafe işletmesi, kar ile mücadele etmek yerine zaten Pazar gününde “Süper Bowl” olarak adlandırılan Ulusal Futbol Ligi’ndeki final maçını evde izleyecek olan Amerikalılar için cumartesi gününü de evde geçirmelerini uygun görmüş ve açılmamışlardı. Süpermarketlerdeki rafları boşaltan Amerikalıları ekranlara taşıyan haberciler, bu alışveriş çılgınlığına kar mı yoksa Süper Bowl mu neden oluyordu kararsız kalmışlardı. Ancak tünel içerisinde olmayan açık bölümleri nedeniyle pek çok istasyonu kapanan metro ile birlikte sakinlerini açıkça eve mahkum eden Washington, ki Avrupa ile kıyaslanabilir bile olmayan toplu taşımacılık sistemi her gün eleştirilmeyi hak ediyor, kar altında güzel bir kartpostal manzarasına dönüştü. Bu arada Ronald Reagan Ulusal Havalimanı, Dulles Havalimanı ve Baltimore Havalimanı’nda uçuşlar iptal edilince Washington, yalnız sakinlerini değil ziyaretçilerini de kendine mahkum etti. Kentteki oteller, evlerine gitme ya da gidebilse dahi ertesi gün işe gelme şansı olmayacak personelleriyle birlikte onlarca insanı ağırlamaya başladı. Bu mahkumiyet Pazar günü yüzünü gösteren güneş sayesinde pazartesi kısmen ortadan kalkarken, haber spikerleri Salı günü akşamı başlayacak kar yağışı için uyarılarını seslendiriyordu. Federal devlete bağlı ofislerde Çarşamba günü tatil ilan edilirken, bu sefer kar gerekçeli tüketim kültürü açığa çıkmış ve süpermarketlere hücum edilmişti. Ajandalarına bağlı yaşamaktan hoşlanan Amerikalılar, Çarşamba sabahı sadece kartopu oynamak gibi nedenlerle evden çıkmaya hazırdı. Ancak benim gibi “checklist” ile yaşamaya alışamayan Amerika’nın konukları, sabah dolaba baktığında ekmek, portakal suyu ve yumurta olmadığını fark etti. Metro sistemi de dahil belediyecilik hizmetleri tümüyle çökmüş ve vatandaşlarına acil durumlar dışında evlerinden çıkmama çağrısı yapan yöneticileri ekranda boy gösteren Washington’da şanslıyız ki internet bağlantısında sorun yoktu. Bu noktada parantez içinde eklemeliyim ki internet, aynı zamanda kent merkezi nüfusu önemli ölçüde bekarlardan oluşan Washington DC için evde kapalı kalınmasını kolaylaştırıyordu. Ne de olsa sosyalleşme ve iş yaşamı internetten üzerinden yürütülüyor. Parantezimizi burada kapatalım…

İnternet aracılığıyla mutlulukla öğrendim ki evime en yakın süpermarket açıktı ancak telefonda da uyarıldığım üzere her aradığımı bulamayabilirdim.



Süpermarkete gittiğimde “süt” içmediğim gibi Amerikan tarzı kahvaltı anlayışında baş tacı unsur olan mısır gevreğiyle ilişkimi samimi tutmadığım için boşalmış süt raflarını görünce hayal kırıklığı yaşamadım. Az sayıda da olsa kalmış olan meyve suyu şişelerinden birisini sepetime koyduktan sonra fotoğraf çekmeyi tercih ettim. Ekmek reyonuna yöneldiğimde endişeliydim, özellikle de yumurta kalmadığını fark edip hayatımda ilk kez sıvı yumurta alma zorunda kalmışken… Bu arada nedense Maliye Eski Bakanımız Kemal Unakıtan’ı da düşünmeden edemedim. Kar yağışı devam ettiği için gözlerim dışındaki tüm bedenimi kat kat örterek süpermarkete ulaşmış olduğumdan “türban söylemli iktidar” ve “para” ilişkisi gibi düşünceler nedense yumurta reyonundaki bomboş raflara bakarken beni yakaladı. Ekmek reyonuna geçtiğimde kepekli ekmekten hoşlandığım için kendimi şanslı addettim.



Süpermarketteki fotoğraf çekimli alışverişimi tamamlayarak eve dönerken kar yağışı rekora koşuyordu. Nihayet öğleden sonra hava tahmincileri yanılmadı ve bu satırları yazmadan önce okuduğum Washington Post’un kent yazarı John Kelly’nin kinayeli biçimde 1889’da gibi süt yokluğunu başlığına taşıdığı yazısında vurguladığı gibi 2010’un 10 Şubat’ında tarihi bir kar yağışı gerçekleşti. Ulusal Havalimanı’nda 22 inç, Amerika’daki ölçü sistemine alışamamış bir Avrupalı olarak benim anladığım lisanda 56 santimetre civarında kar birikmesi olayı kayıtlara geçti.

Cumartesi günkü kar mahkumiyetini hafta sonu olması nedeniyle kısmen keyifle karşılayan Amerikalılar açısından bu tarihi kar yağışı altındaki gün ise pek keyif verici olmadı. 1 hafta içerisinde uçuşlarını iptal etmek zorunda kalan hava taşımacılığı şirketleri yanında metro ve yol bakım masraflarını karşılayamayacak durumdaki eyalet yönetimleri, kapılarına kilit vurmak zorunda kalan küçük işletme sahipleri, ekonomik isyanlarını dile getirmeye başladı. Karın ekonomik boyutu farklı haberlere konu olurken, 2010 yılını Çalışma Bakanlığı’nın verilerine göre nüfusunun yüzde 10’u resmen işsiz olarak karşılayan Amerika açısından sıkıntı kaynağı oldu.

Cumartesi günü benim gibi yürümeye hevesli arkadaşı ile birlikte Georgetown’da çorba ve şarap buluşması yapmış olanlar yanında kayak kıyafetleriyle Wisconsin Avenue (Potomac Nehri kıyısından Ulusal Katedral’e doğru dik bir yokuş biçimdeki cadde) üzerinde kayan Amerikalılar dahi, Çarşamba günü artık kar yağmaması diliyordu. Haber kanallarında spikerler, meteoroloji uzmanları eşliğinde önümüzdeki günlerde de yağışlar olacağını ancak fırtına biçiminde yeniden kar yağması ihtimalinin düşük olduğunu ümitle açıklıyordu.
Washington’un belediyecilik hizmetlerine laf etme hakkını yabancı bir konuk olduğumu unutmadan nezaket sınırları içinde saklı tutarken, tarihi kar gününden geriye zihnimde boş raflar yanında üzeri buzlanmış Potomac Nehri’nin güzel manzarası kaldı. Ankara’da Eymir Gölü’nün üzerinden yürümüş birisi olarak Georgetown kıyısından Theodore Roosevelt Adası’na geçmeyi düşünmüş ama bunu pratiğe geçirmekten korkmuş olmamı gülümseyerek hatırlayacağım. Korkarım ki Potomac üzerinde birileri yürümeye cesaret etmek için epey beklemek zorunda kalabilir ya da doğa, Washington DC sakinlerine yeniden sürpriz yapabilir. Bu hayalimizi kenara koyduğumuzda gerçek şu ki Amerikan ekonomisinde küçük kıpırtılar hissedilirken, kar, süpermarket raflarına yansıyan tüketimi teşvik etmesi dışında pek çok Amerikalı açısından sıkıntı yarattı. Analistler, karın ekonomik maliyeti nedeniyle 2010’un Şubat 10’ununu ayrıca not etti. Bu not ise, “tarihi kar yağışı rekoru” gibi özetlenebilecek olumlu bir başlığa sahip olmayacaktır…

No comments:

Post a Comment