Tuesday

Aşk mektubu-2: Yaprak Sarması..



Tarifini becerebilmeyi istiyorum. Sanki anlatabilirsem, bir tutam şundan bir tutam bundan diyebilirsem belki ruhum kelimelere döküldüğünde rahatlayabileceğim. Yaprak sarması gibi emeği pek çokça ama yemesi pek kolayca: aşk…

İnce ince saracağın yaprakları ılık suda bekletmeli önce, arkadaşlıkta demlenmeli güzelce. Arkadaşlık hazırlamalı yaprakları kolayca eğilip bükülmeye, anlamaları için fedakarlık göstererek, içlerine pilav, kuş üzümü gibi farklılıkları sindirebilmeyi öğrenmeleri için… Ancak belki yetersiz de kalacaktır hazırlık aşaması. Gözden kaçacaktır, sarıp sarmalanmak telaşıyla pirinçler arasındaki taş taneleri. Ufak tefektir minik taşlar ama zeytinyağlı sarmayı dişlediğinizde ağzınız içinde hissederseniz o taşları, yüzünüzü buruştururlar. Minicikler ama lezzet duymanızı engeller, en ince parmak kalınlığında özenle sarılmış, epeyce emek harcanmış yaprak sarmamızdan…

Taşlarını görmezden geleceğiniz güzellikte ise sarmanız, saymayı unutur elinize aldığınızda hoppacık, lokmacık der yutarsınız. Bazen yayvanca zaman adındaki tabağında, üzerinde ince kesilmiş limon dilimleriyle hanımeli değerek ki bunun anlamı kadın emeğini esirgememiş bolca harcamıştır, öylece gelir aşk sofraya. Hani yeme de yanında yat tadında:)

Tadından önce sunumu dikkatini çektiğinizde tadındaki acılıkları da göz ardı edebilirsiniz. Ama… Hele de tadında zeytinyağıyla kıvamında pişmiş ise… Ağzınızda yumuşakça yaprağın içinden pirinç taneleri dağılırken, o hafif, benim hiç vazgeçemediğim tarçın kokusunu duyumsarsınız. Emekle, özenle, zamanla harmanlanmış yaprak sarması, “anneminki” kıyaslamasını da uzaklaştırabilmişse belki anlık dahi olsa aşk kıvamına gelmiş gibidir. Fıstık taneleriyle damağınızda kolayca tetiklenen lezzet hazlarını da hissediyorsanız eğer tutku kıvamını da yakalamışsınızdır.

Bir kase yoğurdu da yanında sofraya getiriyorsanız eğer varsa da kusurlarını arada damağınızı soğutmaya alarak, örtmeye çalışırsınız. Affetmeyi de öğrenirsiniz. Dilinizde yoğurt tadıyla da oyalanırsınız ki damakta yayılan hafif zeytinyağını iyice hissettiğinizde sarmanızı yeniden ama belki yavaşça ısırmanız için…

Övünmek, ukalalık niyetine değil samimiyetle, emekle pişiririm yaprak sarmasını. Hiç kimse olmasa ben tek başıma severim… Ama yaprak sarmasını koyduğunuzda sofraya, emeğinizi takdir edecek gülümseyen çehre, gözler ararsanız. İlk ısırıştan son lokmaya değin sabırla sizinle yaprak sarmanızı paylaşacak sofra arkadaşı ararsınız. En nihayetinde tabağı boş gördüğünüzde dahi o lezzetten güzelce bahsedilmeli, anımsanmalı isterseniz. Eee ne de olsa epeyce emek ister yaprak sarması. Kıymet bilene pişirilmeli, yemesi kolay olsa da "hazırlanması zor" olduğunu bilenle sofrada paylaşılmalı. Geride boş tabak dahi kalsa elinde çatalıyla sarmaları hırpalayan, emeği hiçe sayan, lokmalarını güler yüzle değil de nihayetinde sofradaki yemek diye boğazından içeri tıkıştıran arkadaşa sunulmamalı.

Benimkisi işte böyle bir yaprak sarması tarifi…

Ey okuyucu “Anlamadım” isyanında isen, kolay mı öyle aşkı tarif edebilmem bahanesine sığınsam... Ya da en iyisi benim sevdiğim tarif sitesini deneyelim desem… www.portakalagacı.com

No comments:

Post a Comment