Wednesday

Bekar erkekler ve benim bağlanma özgürlüğüm...



Her çağın ruhunda sevmekten kaçış hep var mıydı, yoksa modern çağın bireyci insanı mı, liberal özgürlükler yalanını her şeyin bahanesine dönüştürürken mi icat etti “bağlantısız özgür hayat” takıntılı bekarlığı?

Bekarlık sultanlığında yaşayanları selamlıyorum, ne de olsa yeni yaşımı da hanesinde “bekar” yazılı kafa kağıdımla karşılayacağım. Ama ben sevgiye dayalı ilişki yaşama talebine rağmen özgür bekar olma takıntısını özgürlük meşruiyeti ile açıklanmasını yanlış buluyorum. Emeğe değer vermekten uzak toplumsal yapıya uygun bireyci yaklaşıma, felsefi açıdan yüceltici “özgürlük” gibi bir kavram ile perdeleme yapılmasını gittikçe komik buluyorum. Özgür erkekler kolonisinden işittiğim sözler artık beni gülümsetiyor, sözleri birbirinden kopyalanmış erkekler topluluğuna acıyorum da…

Acaba hayatta hangisini gerçekleştirmek güçtür: A şıkkı) İlişkilerde oradan oraya savrulurken özgürlük gerekçesiyle yürekten sevilmeyi ve sevmeyi ıskalayarak gündelikçi misali bahtına o gün hangisi düştüyse o kişi ve o koşullarla yaşamak mı? B şıkkı) Müzedeki resim, tasarım dergisindeki tuhaf nesne, film sahnelerindeki devamlılık hatası gibi satırlarca sayılıp dökülebilecek toplamında adına hayat dediğimiz anları paylaşmak için bireyselliklerimizden ki hepsinden değil birazından özgürce vazgeçebilmek mi?

Bu noktada özgür erkek sesindeki “Hayatı paylaşmak için sevgili şart mı, arkadaş olmaz mı?” itirazını duyar gibi oluyorum. Unutulmamalı ki arkadaşlık ve sevgili olma hali de dahil her türlü gerçek duygulara dayalı ilişki, temelinde fedakarlıklar gerektirir. Yoksa günlük çıkarlarımızla kurduğumuz, yüze gülümseyen ama yürekten paylaşımlar içermeyen hatta yalanlarla süslenen tanışıklıkları “arkadaşlık” başlığında saymıyorum. Arkadaşlıklar da bağlanma içerir. Ne zaman, ne de okyanus ötesi, eğer sadakatiniz samimi ise ve bağlı iseniz o insan veya insanlara arkadaşlık ilişkileriniz için gerektirdiğinde fedakarlık yapacağınızı hesaba katmışsınız demektir. Arkadaşlar, emeksiz ilişki olamayacağı bilincinde, bazen bir mesaj, bazen bir telefon, bazen bir sarılma, bazen o gün siz ne yapmayı istiyorsanız eşlik etmekten kaçınmayan insanlar… Ve eğer hayatınızda bu tarifteki insanlara sahipseniz, nüfus cüzdanınızda “bekar” yazıyor olsa bile en azından siz hayali altından tacı ve tahtında oturmakta olan takıntılılardan değilsiniz… Çünkü “hayat arkadaşı” tanımındaki kişi ile henüz tanışmamış olabilirsiniz ama özgürlük gerekçesiyle duvarlarınız içerisinde tümüyle yalnız da değilsiniz.

Biliyorum, bazen ben de yalnızlık arıyorum. Bazen başka seslere kapatmalıyım kendimi. Benim de hiç kimselerle paylaşasım olmuyor bazen… Bazen başkalarına ait sorunlar hiç benimle temas etmese, çareleri ben de olmasa istiyorum. Bazen ama bazen sadece “ben” olsam diyorum. Ama benim bazenlerim kısacık sürüyor. Bencil varlığını özgürlük gerekçesi ardına saklayanlardan olmadığımı hemencecik hatırlıyorum. Ya ablayım, ya kardeşim, ya arkadaşım, ya telefondaki sesim, ya o işi halledecek kişiyim, başka hayatlarda yer edinmiş birisiyim. İşte böyle…

Yeni yaşımda “Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar” şarkısını dinlemekten keyif almama rağmen “yalnızlar rıhtımı” mahkumu olmadığımı anımsatan arkadaşlarımı ve aile fertlerimi selamlıyorum. Özetle bağlandığım her insanı selamlıyorum ve kendimi hiç de özgür değilmiş gibi de hissetmiyorum. Ben sevdiklerimle özgürüm.

Ben kim miyim? Gül yüzlü annesi her gün aksine dua etse de “bekar” bir Meryem torunu Meryem’im. Bekarım ama sevmeyi biliyorum, yaşasın bağlanma özgürlüğüm:)

1 comment: