Tuesday

Türkiye ve Çin Seddi...

Türkiye, Ermenistan uğraşında... Çin en dikkat çekici ülke...

Washington DC’nin tarihinde son 60 yılda çoğunluğu devlet başkanı ya da başbakan düzeyinde temsil edilen 49 ülke heyetiyle gerçekleşen en önemli toplantı olan Nükleer Güvenlik Zirvesi’ne biraz farklı bakmayı deneyelim...



Zirveye ilişkin neleri biliyoruz: Türkiye açısından zirve toplantısındaki en önemli madde “nükleer silahlanma” başlığından öte Ermenistan ile normalleşme süreci ve Amerikan Kongresi’ndeki Ermeni soykırımını tanıyan karar tasarısı oldu. Ancak Türkiye’nin, Ermeni ve Azeri meslektaşlarımız haricinde yabancı gazeteciler açısından haber değeri taşıyan yanı İran ile ilgili tutumu ve Brezilya ile kurduğu ilişki idi. Zirvede Amerikan basınınca takibi yapılan en gözde ülke, Devlet Başkanı düzeyinde toplantıya katılan Çin ve bu ülkeyi yağmura rağmen protesto edenlerdi.

DC’nin merkezindeki Walter E. Washington Convention Center’da gerçekleşen zirvede, Türk heyeti, Ermenistan ile sorunları tek hamlede çözemeyeceğinin bilincinde Amerika nezninde ‘aktif’ dışpolitika oyuncusu olduğunu ortaya koyma çabasındaydı.

Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Namık Tan’ın kişisel hamleleriyle birlikte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Başkan Barack Obama görüşmesi gerçekleşirken, her iki ülke tarafında da diplomatlar ilişkileri yeniden ‘krizsiz atmosfer’de sürdürecek olmanın rahatlığına kavuştu. Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un, mevkidaşı Ahmet Davutoğlu ile Erdoğan-Obama buluşmasını sağlamış olmanın huzuruyla Amerika’nın Türkiye’den başta İran olmak üzere beklentilerini konuşacağı ikili görüşmesini yinelemesi de bunun işaretiydi. Amerikan Kongresi’ndeki tasarıda dahil taraflar, Ermeni başlığını askıda bırakıp önceliği Orta Doğu’ya kaydırmayı tercih etti.

Çin ile ne yapacağız?

Ancak bu zirvede Türkiye’yi, ‘Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliği’ gerekçesiyle yakından ilgilendirmesine karşın yeterince dillendirmeyen bir husus vardı. Bu husus, nüfüsu ve ekonomisi ile Amerika’nın yanında tartışmasız bir güç olarak ifade edilen ve Washington’da her hafta en az bir düşünce kuruluşunda değerlendirme konusu yapılan Çin idi.

Çin, bazen yağmura rağmen onlarca insanın ellerinde özgürlük talebini anlattıkları pankartlarla en fazla protesto edilen ülke oldu. Amerikan basını, İran’a Birleşmiş Milletler’ce yaptırım uygulanmasına nasıl bir tutum takınacağını anlamaya çalışarak Çin’i sürekli mercek altında tuttu. Obama’nın Çin Lideri ile tokalaşmasındaki tavrından Çin ile ilgili her adım Amerikan yazılı basınında zirvedeki en önemli analiz konusu idi.

Bu noktada Türk gazeteci gözüyle “Acaba Türkiye Çin ile nasıl bir ilişki kurdu?” sorusu Ermeni meselesi gündemi ön planda iken aklımda duruyordu. Bu soruya yanıt arayışıma bugünlerde yoğunlaşmayı planlarken, Nükleer Güvenlik Zirvesi’nde Türkiye açısından dünya coğrafyasında komşular ötesinde onlarca faktörlü diplomasi oyununa göz atmak gerektiğini not düşüyorum.

Uygur Türkleri de alandaydı



Bu arada zirve alanında Tibet bayrakları yanında dikkatli gözler açısından Türkiye’ye daha tanıdık gelecek olan mavi zemin üzerinde hilal-yıldızlı Türkmen bayrakları da vardı. Geçtiğimiz aylarda Çin ile Türkiye ilişkilerinde karşılıklı açıklamalara neden olan Uygur Türklerince taşınan bu bayraklar yanındaki pankartlarda, dünyaya ‘şikayetimiz var’ mesajı veriliyordu. Uygur Türkleri’nin, Washington’da lider sesi olmayı sürdüren Rabia Kadir’in, Türkiye ile ‘vizesiz’ ancak gönülden kurduğu ilişkide henüz sürpriz bir gelişme olmadığı ise biliniyor. Rabia Kadir, Türkiye’yi ziyaret etmek için geçmişte vize alamamışken, “Çin’in Türkiye ile ilişkilerinde Uygur Türkleri başlıklardan biri mi?” sorusu kenarda duruyor.

Son not olarak “Türkiye’nin yürütme gayretinde olduğu çok taraflı, çok yönlü ve çok aktif dış politikası, Çin Seddi’ne dayanıp dayanmadığı da uzmanlarınca değerlendirilmeyi bekliyor gibi görünüyor” şeklindeki naçizane düşüncemi eklemeliyim.

1 comment: